8 Haziran 2014 Pazar

Hayalperestim / Rakı Bitmiş

Bugün antika pazarında Ayhan’la karşılaştık. Yalnızdı. Onu orada bırakmaya gönlüm razı olmadı. Aldım, eve getirdim... 

Yorgun ve uykusuz görünüyordu, fakat yakışıklılık ve beyefendiliğinden zerre kaybetmemişti. Eve girerken eski alışkanlık, kapının önünde ayakkabılarını çıkarmak istedi. Durdurdum.

- Sen gideli 35 sene oldu. Bu
arada çok şey değişti. Çıkarma.

Ayakkabılarını yarım saat paspasta sildikten sonra utana sıkıla girdi içeri. Alelacele mutfağa girip atıştırmalık bir şeyler hazırlama çabalarındayken ben, o girişteki aynaya gözlerini dikmiş kendini seyrediyordu. 

Rakın hazır! diye seslendim mutfaktan. Ağır ama kendinden emin adımlarla geldi ve kadehini aldı. Gözlerini gözlerime dikti ve bir yudum bile almadan, kadehini bana doğru uzattı. Göz temasımızı bir an kaçırıp tezgahta duran kadehime uzandım ve sonra gözlerimiz yeniden buluştu.

-
Şerefine!
- Şerefine!
- Hayır, senin şerefine!

Benim şerefime içiyorduk. İlk yudumu aldım ve kadehimi tezgaha bırakacakken bakışlarının hala üzerimde olduğunu hissettim. Bakışları sıcacıktı. O bakışlarını üzerimden çekene kadar hiç kımıldamadım. Kımıldayamadım. O sadece bir bakış değildi, çok daha fazlasıydı... Sarılmaktı, sarmalanmaktı, başımı göğsüne bastırmaktı, saçlarımın okşanmasıydı, göğsüne akan yaşlarımı silmeye çalışmasıydı, yaralarımı sarmaktı ve tüm sevgisinin içime aktığını hissetmekti...

Bir an kendimi “Sen salona geç, ben de birazdan geliyorum” derken buldum. Güzel anları mahvetmekte üstüme yoktur. O salona geçerken, ben mikrodalga fırının camından yansıyan yüzüme baktım. Gözümden akan tek damla yaşı elimin tersiyle sildim, derin bir nefes aldım ve tezgahta duran üstünkörü hazırlanmış birkaç atıştırmalık tabağı alarak yanına gittim.

O rakısını sehpaya bırakmış, elindeki plağı pikaba yerleştiriyordu. Böyle bir akşam müziksiz düşünülemez dedi ve salonu bir anda Belkıs Özener’in muhteşem sesi doldurdu...

 “Sevemedim kara gözlüm, seni doyunca
  Hep kıskandım seni elden, yıllar boyunca...

- Seversin. Bilirim.
- Severim...

Elimdekileri sehpaya bıraktım ve koltuğun ucuna iliştim. Yanıma oturdu ve yine gözlerini gözlerime dikti. Özlemişti. Özlemiştim... Bu sessizliği yine saçmalayarak bozdum.

-
Seni böyle ağırlamak istemezdim.
- Ne önemi var?
- Ben bu anı 35 sene bekledim.
- Ve?
- Daha güzel bir masa hazırlamak isterdim.
- Yemek yapmayı sevmediğini çok iyi biliyorum.
- ...........................................................................
- Sana dair her şeyi biliyorum. Hatırlıyorum.
- Her şeyi mi?
- Evet. Her şeyi.
- Kalbim acıyor...
Derken gözlerimden yaşlar dökülmeye başladı. Tutamadım. Durduramadım kendimi. Küçük bir kız çocuğu gibi, omuzlarım yüksele alçala, hıçkıra hıçkıra Ayhan’ın karşısında ağlıyordum. Beni kolumdan tutup kendine çekti ve sımsıkı sarıldı. Saatlerce öylece kalakaldık. Ben sustum, o anladı... Sessizliğimden her şeyi anlayan tek insandı.

-
Ben yanındayım. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Saçlarımı okşuyordu. O an hiç bitmesin istedim. Bir an doğruldum, gözlerinin içine baktım ve ellerini sımsıkı tuttum. “Gitme!” dedim.

- Sen isteyene
kadar buradayım. Her zaman... Sonsuza kadar... Bize içelim. Sadece bize.

Rakılarımızdan koca koca yudumlar aldık. Bir daha... Bir daha... Bir daha... Kadehler birbirini kovaladı. Sustuk, ağladık, konuştuk, ağladık, güldük, ağladık, bakıştık, ağladık, sustuk, ağladık... Geçen 35 seneyi bir geceye sığdırmaya çalıştık...

Yorgun düştük. Başımı dizlerinin üstüne bırakıp koltuğa uzandım. Şefkatle, yeniden saçlarımı okşamaya başladı. Sayıklıyordum...

-
Sensizlik çok zordu. Yeterince güçlüyüm sandım, sensiz de yaparım sandım ama yapamadım. Yerini başkalarıyla doldurmaya çalıştım, olmadı. Sadece mutlu sonla biten filmler izledim, sensiz de mutlu olacağıma kendimi inandırmaya çalışarak kendimi kandırdım ama yine olmadı. Sen varken, seni sevmiyorum düşüncesiyle kendimi aldatırken ben; sen yokken ne kadar aptallık ettiğimi anladım...

Dalmışım. Uyandığımda pikaptan yine aynı şarkı yükseliyordu.

“Herkes bana deli diye gülüp geçiyor
  Senin aşkın beni kara gözlüm, deli ediyor

Yattığım yerden doğruldum. O yoktu. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Yine gitmişti. Beni terk etmişti... Aklımdan tüm bunlar geçerken, gözüm sehpada duran rakı kadehimin altına iliştirilmiş nota takıldı. Hemen kağıda uzandım.

Rakı bitmiş... Birazdan dönerim.” 
                                              A. I.

Saat 22.00’dan sonra içki satışının yasaklandığını bilmiyordu...



08.06.2014
İSTANBUL