4 Ekim 2011 Salı

Artık buluşma vaktidir...

Başlangıçlar çoğu zaman zordur. Yeni birşeylere başlama arzusu içindeyken bile kimi zaman ilk adımı atmak zor gelir. Bazen erteleriz, bazen de sadece korktuğumuz için, neden korktuğumuzu bile bilmeden, başlamamak için kendimizi vazgeçtiğimize inandırmaya çalışırız. Böyle durumlarda türlü bahaneler zaten kapımızın önünde hazır bizi bekliyorlardır. Beynimizin içindeki binlerce kuş hep bir ağızdan konuşmaya başlarlar. Kimi bizi ikna etmeye, çoğuda bizi vazgeçirmeye çalışıyorlardır. Ya yapamazsam? Ya başarısız olursam? Ya kimse beğenmezse? Ya memnun kalmazsam? gibi sorular hızla geçer aklımızdan. Oysa ki istemek ve istediğimiz şey her ne ise başlamak için ilk adımı atmak zaten başarmanın yarısı değil midir? Başlamadan başarmak mümkün müdür? E hadi o zaman! Cesaretimizi toplayıp o 'ilk adımı' atalım..

Yaklaşık iki senedir kağıt ve kaleme dokunmadım. Hadi ama Hande, öncelikle dürüst olalım! Tamam o zaman şöylesi daha doğru, her sabah bulmaca çözmek için elime tükenmez kalemimi alıyorum. Aynı tükenmez kalemle, kitap okurken hoşuma giden yerlere işaretler koyup not defterime birşeyler karalıyorum, ama bunlar genelde kitaptan alıntılar oluyorlar, yazarın hayal dünyasından çıkan.. Ama şimdi benim yolculuğum başlıyor. Kendi hayal dünyama, gerçekliklerime, çevremdekilere, duygu ve düşüncelerime söz hakkı doğsun istedim. O kadar uzun zamandır saklı tuttumki onları, artık sıra onlarda.. Kaleme alınmalarının zamanı geldi de geçiyor. Kaleme alınmak mı? Sanırım artık bu kalıbın acil değişmesi gerekiyor :) Yeni bir kalıp önerim var, 'parmakların tuşlarla buluşması'. iPad kullanıcıları için henüz birşey bulamadım :)

Peki neden son iki senedir hiçbir şey yazmıyorum ya da yazamıyorum? Çünkü korkuyordum. Çünkü yazdıklarımı beğenmiyordum. Çünkü sanki yazılacak herşey edebiyatçılar, yazarlar tarafından en güzel haliyle yazılmış ve yazılacak yeni birşey kalmamış hissine kapılmıştım. Çünkü her an birileri tarafından acımazsızca eleştirilecekmişim gibi düşünüyordum. Ve yavaş yavaş 'kalemime' olan inancımı kaybettim. Bazen insanın en büyük düşmanı kendisidir işte... Ama bu arada okumaktan hiçbir zaman vazgeçmedim. Ne bulduysam okudum. Dışarı çıktığım zaman kıyafet alışverişi yapmaktan çok, kitap aldım. En büyük ihtiyacım hep kitap oldu. Küçükken doğum günü hediyesi olarak kitap alınan çocuğun hüznünü hiç yaşamadım ben. Her kitap alındığında coşkun bir sevinç yaşadım hep. Şu an yazmanında okumak kadar keyifli olduğunu yeni fark etmenin buruk sevinci içindeyim. Ama sanırım hayatta hiçbir şey için geç değil, yeter ki isteyin ve hedefiniz için bir adım atın...

Ben ilk adımımı bu sayfayla attım... O zaman hadi 'Cheers to life'...

Sevgiyle kalın.